Üniversitenin kampüsü eskiden halka açıktı. Özellikle Beyazıt’a ya da Kapalıçarşı’ya gidip gelirken güzergah olarak bu kampüsü kullanırdık. Kampüste ağaçların altında oturup dinlenmeyi severdik.
Evin alışverişini yapmayı severdim, annem de bu yüzden 11-12 yaşlarımdan itibaren alışverişe beni gönderirdi. Günlük alışverişimizi mahalledeki Kemeraltı’ndaki bakkaldan, kasaptan yapardık daha çok. Eskiden ayrıca her gün belli saatlerde kapımızdan zerzevatçılar geçerdi.Onlardan da sebzemizi alırdık. Kapalıçarşı’dan ise giyim kuşam alışverişi yapılırdı. Hazır kıyafet alınmazdı o yıllarda. Kapalıçarşı’dan kumaş alınır ve terziye kıyafet diktirilirdi.
Dikiş kursuna gittiğim için kardeşler arasında en iyi ben öğrendim ama diğerleri de dikişten anlar. Özellikle evlendikten sonra kardeşler olarak hep birlikte çocuklarımıza kıyafet dikerdik. Güzel kıyafetler çıkardı ortaya, beğenilirdi.
Akranlarımız okula gittiler ancak beybabam bizi okula göndermedi konukta eğitim gördük. Süleymaniye’de evimize yakın bir ilkokul vardı. Babam okul müdürüyle görüşmüş, müdür bey her gün evimize gelir bize de evde özel ders verirdi. Daha sonra sınava girip diplomalarımızı da aldık.
Beybabam önce annemi hafızlık eğitimi için teşvik etmiş. Annem iki küçük çocuğu varken hafızlık eğitimine başlayıp bu eğitimini başarıyla tamamlamış. Hafızlık duası Süleymaniye Camii’nde yapılmış. Daha sonra büyük ablam hafız oluyor. Onun da duası Süleymaniye Camii’nde yapılıyor. Ben de hafızlığı 1960 yılında bitirdim benim duam da aynı camide yapıldı. İki yıldan biraz fazla hafızlık eğitimim sürdü. Yapılan hafızlık törenleri çok güzel olurdu, unutamam.
Osmanlıcayı beybabam öğretti
Osmanlıca’yı biliyorsunuz, onu nasıl öğrendiniz?
Beybabamdan ilk dersi aldık. Bize her gün dört satır Osmanlıca metin ödevi verirdi akşam da yazdığımız metne bakar tashihlerini yapıp altına imza atardı. Beğenirse de yıldız koyarak bizi teşvik ederdi. Osmanlıca’ya “Eski yazı” değil “Eskimez yazı” derdi. Özellikle annemizin Osmanlıca tuttuğu günlüğünü günümüz Türkçesine aktardığımızda Osmanlıca bilmemiz ablamın da benim de çok işine yaradı.
Annenizin günlüğü basıldı mı peki?
Hayır basılmadı. 1946 ile 1990 yılları arasında Osmanlıca olarak tuttuğu bir günlük. Onu kitaplaştırmak istiyoruz ama henüz bir şey yapmadık.
Hamit Aytaç hattat.
Halim Özyazıcı ve Hamit Aytaç’tan hat dersi aldık
Hat dersi de alıyorsunuz değil mi?
Ben çocukken babam dönemin hat hocalarından Halim Özyazıcı’dan hat dersi almamızı istiyor. Böylece ben ve iki ablam birlikte hat dersine başladık.
Hattat Halim Özyazıcı
Hat eğitimiyle ilgili neler hatırlıyorsunuz?
Her hafta Hattat Halim Bey evimize gelirdi. Bazen hocamız geldiğinde evde arkadaşımız da olurdu. Hemen hocamız o çocukları da yazmaya teşvik eder, “Defter getirin size de meşk yazayım siz de hat öğrenin” derdi. Herkesin hat öğrenmesini isterdi. Ancak kendisi 1964 yılında elim bir trafik kazasında vefat edince hat dersimiz de yarım kaldı.
Halim hocanın vefatından sonra kimden meşk aldınız ?
Hamit Aytaç Hoca’dan derslere devam ettik. Yine beybabamızın teşvikiyle Hamit Aytaç hoca evimize bu defa haftada bir gelmeye başladı. 1975 yılına kadar bu dersler hamit Hoca’yla devam etti.
Babam annemi ve bizi hat sanatına teşvik etti
Halim Özyazıcı Harf İnkılabı’ndan sonra Babıaili’deki dükkanını kapatıp. Topkapı taraflarında üzüm yetiştirmiş. Bu bağa da gittiniz mi hiç? Çocukluğunuzda bunlarla ilgili neler hatırlıyorsunuz?
Bazen hocamız eve gelemezse beybabamız “meşk almadan olmaz” der bizi toparlar arabaya bindirir hep birlikte hocamızın evine giderdik. O nefis üzüm bağından ikram ettiği üzümleri hatırlıyorum. Daha sonra annem de bizim hat derslerimize katılmaya başladı. Ancak biz kardeşler sonraki yıllarda annem kadar hat üzerine eğilemedik. Annem ise yazmaya devam etti, bu alanda öğrenciler de yetiştirdi.
Peki o yıllarda kız çocukların ve kadınların hat dersi alması yaygın mıydı?
Bütün bunlar beybabamın teşvikiyle olmuş yoksa o yıllarda yaygın değildi. Üstelik beybabam sadece biz çocuklara hafızlık ve hat dersi aldırmakla kalmamış annemi de evlendikten sonra hem hafızlık hem de hat dersleri için teşvik etmiş. Hatta annem hafızlık dersi alırken her sabah namazından sonra beybabamla birlikte dışarı çıkar yürüyüş yaparlarmış. Annem bu yürüyüş sırasında ezberini okur beybabam da elindeki Kur’anı Kerim’den annemin ezberini dinler, yanlışlarını düzeltirmiş.
Beybabam ilimle ilgili bir yol haritası çizmiştir. Beybabamın bir fotoğrafı vardır: Yanında yirmiye yakın çocukla oturuyor. İşte o çocuklar İstanbul’a kimi hafız olmak için kimisi de okumak için gelmiş. O yıllarda yurt yok camilerde, kurslarda kalıyorlarmış. Beybabam da her bayram bu çocukları toplar çarşıya götürür elbisesinden ayakkabısına her türlü ihtiyaçlarını karşılarmış. Sonra da o çocuklarla camiye gelip birlikte namaz kılarmış. Dindar bir gençliğin yetişmesi için çok emek verdi diyebiliriz.

Ayasofya’nın hat levhalarını babamlar yerine astırdı
İlim Yayma Cemiyeti’nin kuruluşuyla ilgili neler hatırlıyorsunuz?
İlim Yayma Cemiyeti Fatih Çarşamba’da babam ve arkadaşları tarafından kuruldu, onu hatırlıyorum. Açılış törenine rahmetli dayım, babam ve biz çocuklar da dahil ailece gitmiştik. 1951 yılı gibi aklımda kalmış.
Bizi Güzide hanım evinde eşi Muharrem Karslı ve torunu Merve hanımla birlikte ağırladı.
İlimle ilgili beybabam bir yol haritası çizmiştir
Babanız sadece ailesinin yetişmesinde değil toplumda da etkili bir rolde. Özellikle İmam Hatip liselerinin kuruluşunda etkili olan İlim Yayma Cemiyeti’nin kuruculardın birisi. O dönemle ilgili neler hatırlıyorsunuz?
İlim Yayma Cemiyeti Fatih Çarşamba’da babam ve arkadaşları tarafından kuruldu, onu hatırlıyorum. Açılış törenine rahmetli dayım, babam ve biz çocuklar da dahil ailece gitmiştik. 1951 yılı gibi aklımda kalmış.
Bir de Ayasofya Camii müze olunca duvarındaki büyük hat levhaları yere indirilmiş ve yıllarca bir kenarda bekletilmiş. Daha sonra babanızın ve mimar Ekrem Ayverdi’nin gayretiyle bu levhalar yeniden yerine asılmış. Bu olayın ayrıntılarıyla ilgili neler biliyorsunuz acaba?
Evet Ayasofya Camii ibadete kapatılınca bu önemli hat eserleri de indirilip kapıdan dışarı çıkarılmak istenmiş ancak boyutları büyük olunca kapıdan çıkarılamamış ve bu defa bir kenara atılmış. Adeta çürümeye yüz tutmuş. Babam, mimar arkadaşı Ekrem Ayverdi Bey ve daha kimler var bilmiyorum ama birkaç kişinin girişimiyle Ayasofya müze olunca duvara yeniden asılsın diye dönemin müze müdürüyle görüşülerek levhaları yerine astırmışlar.
Necip Fazıl Kısakürek
Süleymaniye’de büyüdüğünüz konak aynı zamanda dönemin kültür sanat isimlerini de buluşturan bir mekanmış. Kimler gelir giderdi evinize?
Beybabam herkesle görüşürdü. Mesela Celal Bayar’ın bizim evimize geldiğini hatırlıyorum. Necip Fazıl Kısakürek her hafta evimize gelirdi, babamın samimi arkadaşıydı. Bazen sabah erken gelirdi hatta. Beybabam da beni gönderirdi yanına “Misafirle sohbet et ben geliyorum” diye. Necip Fazıl’ın yanına çıkıp onunla beybabam gelinceye kadar sohbet ettiğimi ancak onun çok fazla konuşmadığını hatırlıyorum. Sonra beybabam yanımıza gelir ve birlikte konaktan ayrılırlardı. Yine dönemin yazarlarından
Cevat Rıfat Atilhan evimize gelirdi, babamın yakın arkadaşıydı o da.
Başka ailecek görüştüğünüz kimler vardı?
Celalettin Ökten ve ailesi vardı.Çarşıkapı tarafında oturuyordu onlar da. Arapça dersine üç kardeş olarak onların evde Celalettin Ökten’den almaya başladık. Hatta Celalettin Ökten “Oğlum da Arapça’ya başlamak istiyordu, sizin kızlarla birlikte ders alabilir mi” demiş. Biz ve oğlu Saadettin Ökten olmak üzere hep birlikte Arapça’ya başladık ama altı ay sürdü devamı gelmedi.
İbnülemin babamın yakın dostuydu
İbnülemin Mahmut Kemal İnal Bey’in Son Hattatlar kitabında bahsediyor sizden. Aynı zamanda kitapta annenizden de bahsediyor. O kitaba nasıl dahil oldunuz, hikayesini dinlemek isteriz?
Babamın yakın dostuydu bize gelip giderdi. Mercan tarafında bir konakta yaşardı. Değişik biriydi. Fıstıklı baklavayı özellikle severdi. Bir seferinde evde yine baklava yapılmış yardımcımız Fatma Abla ile İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın konağına hava karardıktan sonra götürdük. Onun da misafirleri mi ne vardı bilmiyorum ama geç kaldık diye kapıda azarladığını hatırlıyorum.
Kitabında hat eserlerinizi yaşınız küçük olmasına rağmen beğendiğini söylüyor. Hatlarınıza baktığını hatırlıyor musunuz?
Evimize gelmişti ve biz üç kardeşi çağırtmış önünde hat yazmamızı istemişti. Onun önünde yazdık diye hatırlıyorum.
Huzur Sokağı konağımızda çekildi
Nasıl örtündünüz?
Ben çok rahat örtündüm. Ama ablam biraz zorlanmıştı. Güzel bir pardösü ve hazır eşarpla örtündüm.
Eşarplarınız hazır mı olurdu?
Evet hazırdı. Özellikle beybabam Avrupa’ya gititğinde oradan çok güzel hediye eşarplar getirirdi bize. Hala durur o eşarplarımız. Beybabam Şule Yüksel Şenler’in örtünmesini çok beğenirdi o yıllarda. Onu bize örnek gösterirdi. Bizim biraz önden saçımız görünürdü o ise tamamen kapatırdı. Beybabam da onun gibi örtünmemizi isterdi.