Yahya Kemal’le yıllar sonra yeniden yolumuz kesiştiğinde ise artık lise öğrencisiydim. Bir gün okuldan eve dönerken bir dükkânın içinde yığınla kitap gördüm, sanırım bir kitabevinin deposunu buraya taşımışlardı. İçeri girdim ve satıcının “kampanya var” dediği kitaplar arasında dolaşırken Yahya Kemal’in bir kitabı dikkatimi çekti. Bana şiiri sevdiren bu yazar kimdi acaba? “Yahya Kemal, Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi ve Edebi Hatıralarım” yazılı yeşil kapaklı kitabı yığınlar arasından çıkarıp aldım.
TREN GARINDA BİR ŞAİR
Aralarında bakanların, milletvekillerin, üst düzey bürokratların ve halkın olduğu kalabalık bir grup tarafından karşılanan heyette kimler yok ki… Nafia Vekili Ali Fuat Cebesoy, Muhabere ve Münakalat Vekili Ali Çetinkaya, Adliye Vekili Fethi Okyar, Eğitim Vekili Hasan Ali Yücel, Maliye Vekili Fuat Ağralı, Riyaseti Cumhur Umumi Katibi Kemal Gedelek, TBMM Heyeti adına Fikri Tuzer, Mazhar Germen, Sadettin Uraz, Cevdet Kerim İncedayı, İsmail Özdemir, Hayretin Kara, Refik Şevket İnce ve Yahya Kemal Beyatlı… Devrin önemli isimlerinin hepsi heyette yerini alırken nedense Cumhurbaşkanı İsmet İnönü açılışa katılmamış.
YENİ BİR MAHALLE KURULUYOR
Yine İstasyon lojmanlarının bahçesinde çocukken oyun oynarken büyüklerin “Bu bahçeler eskiden mezarlıktı” sözünü hatırlatan birkaç bilgiye daha ulaşıyorum. Erzurum Tren Garı açılacağı zaman bölgede bulunan şehir mezarlığı istimlak ediliyor ve bu bölgede tren garı ile istasyon lojmanları olmak üzere yeni modern bir mahalle kuruluyor. Karşılama töreninin kayda alındığı filmde açılış konuşmalarının yanında 1939 yılının yeni şehir görüntüsü de yer alıyor. Ayrıca filmde Ankara Erzurum tren yolunun 30 saate İstanbul Erzurum arasının ise 45 saate indiği bilgisi yer alıyor ve birtakım düzenlemelerin ardından da İstanbul-Erzurum arası mesafenin 36 saate ineceğinin müjdesi veriliyor. Tren yolu açılırken yapılan maddi harcamalara, açılan tünel ve kurulan köprülere dair de ayrıntılı bilgiler paylaşılıyor.
Erzurum Tren Garı’nın açılış töreni sadece Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın arşivindeki bu filmle sınırlı değil. Dönemin önemli gazetelerinde de geniş yer bulmuş. Yerel Erzurum gazetesi de tren garının açılış haberine sayfalarına ayırırken aynı zamanda dönemin önemli isimlerinden de şehri tanıtan yazılar alarak özel sayfalar hazırlamış. Bu yazılar arasında Erzurum’un kaplıcaları, kış sporlarının başlaması gibi konular öne çıkarken kalabalık bir heyetin de Tortum Şelalesi gezisi yaptığı bilgisi yer alıyor. Erzurum Tren garının açılışı için gelen heyet benim eğitim gördüğüm İnönü İlkokulu’nun açılış törenine de katılıyor.
“TRENDE GECELERİMİ GEÇİRDİM”
Üsküp’te dünyaya gelen ve eğitim için geldiği İstanbul ile özdeşleşen şair Yahya Kemal Beyatlı’nın Avrupa ülkelerine yaptığı yolculuklar öne çıksa da aslında Anadolu’ya da pek çok defa yolculuklar yaptığı biliniyor. Hatta Beyatlı’nın Urfa, Yozgat, Tekirdağ ve İstanbul milletvekilliği yaptığı yıllarda yolu sık sık Anadolu’ya da düşmüş. Nitekim hatıralarında 1938-43 yıllarında yaptığı yolculukları anlatırken Beyatlı “Diyarbekir’den Adana’ya, Mersin’e diğer seyahat gecelerim vagonda geçti. Bir sene sonra Erzurum’a giderken aynı şekilde yine trende gecelerimi geçirdim.” şeklinde bilgiler paylaşıyor.
Şehir ve Kültür dergisinin 53. sayısında kaleme alınan bir yazıda ise Yahya Kemal’in Erzurum izlenimlerini okuyoruz. Prof. Dr. Turhan Tufan Yüce 1957 yazında eğitim için gittiği İsviçre’den Erzurum’a dönerken birkaç arkadaşıyla birlikte Marsilya’dan İstanbul’a hareket eden Adana vapuruna binerler ve bu yolculuk sırasında Yahya Kemal ile tanışırlar. Yüce, Yahya Kemal ile yaptıkları bu sohbeti 1960 yılında Yakutiye dergisinde ayrıntılı olarak yazar. İş adamı Kemal Dönertaş’ın vasıtasıyla tanıştığını Yahya Kemal’le yaptıkları yolculukta sözün Erzurum’a nasıl geldiğini Yüce yazısında şöyle aktarır: “Yol boyunca, her gün, üstâd hayranlarının saygı ve ilgisiyle çevrili idi. Yahya Kemal çok nazik ve samimi bir alaka ile benim nereli olduğumu sordu. Kendisine Erzurumlu olduğumu söyleyince Üstâd, Erzurum’dan, Erzurumlu bazı müelliflerden ve Erzurum’daki eski mimarî eserlerden bahsetti. Cazip anlatışı sayesinde oradakiler Erzurum’la hiç ilgisi olmadıkları ve Erzurum’la ilgilenmeye de niyetli bulunmadıkları halde Yahya Kemal’i zevkle dinliyorlardı.”
“ERZURUM RUHANİ BİR ŞEHİR”
Erzurum’un Bursa gibi, Üsküp gibi ruhanî bir şehir olduğunu dile getiren Beyatlı, çeşmeleri, camileri, kümbetleri, evlerinin inşâ tarzı, insanların sükûtu ve mütevekkil hali ile tam bir İslâm-Türk şehri olduğunu resmederken sohbetini dinleyenlere Çifte Minareler ve Lala Paşa Camisi’ni de metheder. Sonra da Erzurumlu müelliflerden Mehmet Arif Beyi’n “Başımıza Gelenler” eserinin önemine vurgu yaptığını söyleyen Yüce, Yahya Kemal’in iki gün kaldığı Erzurum’da kendisini evinde bir postane müdürünün ağırladığı bilgisini paylaşır. Yahya Kemal’in ev sahibinin mihmandarlığında şehri gezdiğini ancak şehri harap bulduğunu da aktaran Yüce, postane müdürünün cebinden çıkardığı Yahya Kemal’in bir şiiriyle şairin neşesinin yerine geldiğini vurgular.
ERZURUMLU ABBAS
Nitekim öğrencisi Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir’de Yahya Kemal’in Erzurum ile ilgili yer verdiği görüşleri de dikkat çekici. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’de Uyvar Muharebesi hakkında bilgi verirken Erzurumlu Abbas adında bir kahramandan da bahsettiğini hatırlatan Tanpınar, Uyvar fethinden zaferle dönen veya ölenler arasında adını tek bildiğimiz kişinin Erzurumlu Abbas olduğunu söyler. Tanpınar, Yahya Kemal’in bu maceradan Erzurum’un ileri gelenlerinden Cevat Dursunoğlu’na da bahsettiğini hatırlatır ve Yahya Kemal’in bir arzusunu yeniden dile getirerek Erzurum’daki bir sokağa Uyvareri Abbas adının verilmesini tavsiye eder. Tanpınar ise Erzurum’da gümrükte çalışan Evliya Çelebi’nin isminin Gürcükapı taraflarında bir sokağa verilmesini önerir. Tanpınar’ın Evliya Çelebi ile ilgili tavsiyesi ileriki yıllarda gerçekleşir ve babamın da bir dönem iş yerinin bulunduğu caddeye Evliya Çelebi Caddesi adı verilir ancak Yahya Kemal’in teklifi nedense gerçekleşmez.
YAHYA KEMAL’İN ANADOLU GEZİLERİ
Çocukluğum Gençliğim, Siyasi ve Edebi Hatıralarım kitabında da gezilerine değinen Yahya Kemal’in Anadolu’ya uzanan yolculuklarını en ayrıntılı şekilde Kazım Yetiş’in Yahya Kemal: Hayatı kitabından okuyoruz. Yetiş’in verdiği bilgilere göre Yahya Kemal 1936 yılında İzmir, Manisa ve Çeşme’de küçük geziler yapar, 1938’de ise bir ay Kordon üzerindeki İzmir Palas’ta kalır. Sonra İstanbul’a dönüp iki yıl Taksim Meydanı’nda İstanbul Kulubü’nün ikamete mahsus katlarından birinde yaşar. 1939’da Romanya vapuruyla Atina’ya gider, Beyrut tarikiyle döner. Bu yolculuğunda ise Beyrut, Şam ve Zahle’yi görür. 1939 yılında yine Diyarbakır, Ergani, Kayseri, Malatya, Adana ve Mersin’i ziyaret eder. 2. Dünya Savaşı’nın başlayacağı sırada ise Erzurum tren hattının açılışında bulunur ve bu vesileyle Erzurum ile Sivas’ı görür.
Yahya Kemal’in vefatından bir yıl önce Hürriyet gazetesinde yayımlanan ve daha sonra Eski Şiirin Rüzgârıyle kitabının “Gazeller” bölümüne giren bir “Erzurum Gazeli” de vardır. İçinde Erzurum geçmese de bu şiire bu ismi vermesi şairin bu şehre duyduğu gönül bağı olarak yorumlanır. Bu güzel gazelde bugün çok kullandığımız bir deyim ise şöyle dile gelir: “Ahd-i vefâyı va’d-i tehî sanmasın ki dost/ Gözden ırağ olunca gönülden ırağ olur”