Close Menu
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest
    Ayşe OlgunAyşe Olgun
    • Babıali
      • Portre
      • Babiali Röportaj
    • Kitap
      • Okuma Notları
      • Dergiler
    • Röportaj
      • Yazar/Şair
      • Müzik-Sinema
      • Resim-Sergi
      • Diğer
    • Yazılar
      • Portre
      • Gezi
      • Sergi
      • Kafama Göre
    • Hakkımda
    • İletişim
    Ayşe OlgunAyşe Olgun

    Doğu’nun Yedinci Oğlu’na veda

    Kasım 29, 2021
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    “Anlatacaktım ölümlerini bir sonbahar eşliğinde/Bir kış güneşliğinde/ Fakat baktım bu ölüm değil diriliştir/ Tabiatı aşan bir bildiriştir…”

    Sezai Karakoç tıpkı bu şiirindeki gibi ölümün bir diriliş olduğuna inanan bir şairdi. Yine bu şiirindeki gibi bir sonbahar günü “dünya sürgünü’’nü tamamladı. Onu yolcu etmek için Şehzadebaşı Camii avlusunu “Diriliş erleri” doldurmuştu. Karakoç, “Diriliş erleri”ne rehber olacak onlarca eser armağan etmiş ve sessizce çekip gitmişti.

     

    Sezai Karakoç’la ilk tanışmam lise yıllarına uzanır. Edebiyat hocamız Karakoç’un Edebiyat Yazıları I adlı kitabını hediye etmişti. Hediyemi göğsüme bastırıp nefesimi tutarak eve koştuğumu hatırlarım. Beni kitapta en çok etkileyen ise yeryüzünde ‘hayret’le dolaşan ‘sanatçı’ tanımıydı: “Sanatçı, âdeta, bilmediğimiz bir dünyadan, bir kaza sonucu, dünyamıza düşmüş bir yaratıktır. Yani fizikötesi yaşantıiı bir kazazede. Gözünü dünyamıza açtığında çok şaşıracaktır ilkin. Belki çok yoksul, belki çok zengindir dünya onun için. Renkler göz kamaştırıcıdır, inşam kör edecek ka­dar. Toprağın tuzu, yakıcıdır. Bal bile kavurucu­dur; bir biberdir, biberin karşıtı olarak…”

    • Ardından ise şiirleriyle tanıştım. Hem de bir şiir kaseti sayesinde. “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” şiirini ilk defa o günlerde dinlemiş, tek kelimeyle zihnimden vurulmuştum. Lİse bitmiş ve üniversite sınavının yapılacağı gün gelip çatmıştı: Benimse ezberimde sadece o şiirin mısraları kalmıştı. “Kaderin bile üstünde bir kader vardır”, “Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır”… “Sevgili” , “Ey sevgili”, “En Sevgili”… sözleri günlerce zihnimde dönüp durdu. Sahi kimdi o En Sevgili? Bize şah damarımızdan bile yakın olan o En Sevgili? Kimdi? Zihnimde ve ruhumda şiiriyle çığır açan bir isimdi artık benim için Karakoç.

    FİKİRLERİYLE DÜŞÜNCE REHBERİMİZDİ

    Lise yıllarının ardından Sezai Karakoç ilgiyle takip ettiğim bir şair, fikir ve düşünce hayatımızı şekillendiren bir rehberdi. Mesleğe başladıktan sonra onun hakkında pek çok habere imza attım, eserlerini ilgiyle takip ettim. Uzun yıllardan sonra bir bayram günü ise elimde bir kutu lokumla ziyaretine

    gittim. Son nefesine kadar dile getirdiği en önemli hususu o gün de ısrarla tekrarladı: Müslüman toplumların birlik ve beraberliği sağlanmadan kurtuluşa eremeyiz! Müslümanın hiçbir zaman ümitsizliğe düşmemesi gerektiğinin altını ise önemle çizdi.

    DİRİLİŞ NESLİ’NE EMANET

    Geçtiğimiz hafta vefat haberini alınca sanki bir bıçak darbesi kalbimi deşip geçti. Evde duramadım. Önce yayınevine ve parti binasına ardından da Fındıkzade’deki evine gittim. Karakoç ile birkaç yıl önce evinin sokağında karşılaşmış ayak üstü sohbet etmiştik. Selamımızı mütebessim bir yüzle karşılamıştı. O sokakta evini ararken o mütebessim yüzü ve cümleleri canlandı zihnimde yeniden.

    Artık bizi bırakıp gitmişti. Eserlerine ve fikirlerine Diriliş Nesli emanet çıkacaktı bundan böyle. Şehzadebaşı Camii avlusunu cenaze namazı için tıklım tıklım dolduran Diriliş Nesli’miz…

    • O gün o cami avlusunda 88 yıl boyu davasından asla vazgeçmemiş, İslam’ın dirilişi için mücadele etmiş, İslam birliği için son nefesine kadar çağrıda bulunmuş, onurlu, mütevazı bir büyük şair ve düşünce adamını yolcu etmek için toplanmıştık. O şiirinde anlattığı Doğu’nun Yedinci Oğlu’ydu ve biz onu ebedi yolculuğuna uğurluyorduk: Artık bir devir kapanıyordu. İlk gençlik günümden bugüne yazılarıyla bize yol gösteren büyüğümüzü yolcu etmenin ağırlığı vardı kalbimde, kendimi zor zapt ediyordum: “Bir babanın yedinci oğluyum ben/Gömülmek istiyorum buraya hiç değişmeden/Babam öldü acılarından kardeşlerimin/Ruhunu üzmek istemem babamın/Gömün beni değiştirmeden/Doğulu olarak ölmek istiyorum ben/ Sizin bir tek ama büyük bir gücünüz var / Karşınızdakini değiştirmek…”

    KADINLAR DA ORADAYDI

    Doğu’nun Yedinci Oğlu’nu yolcu edenler arasında kadınlar olarak epey kalabalıktık.İkindi ezanı okunduğunda avluyu dolduranlar, buz gibi havaya rağmen ceket ve paltolarını yere serip önce ikindi namazlarını eda ettiler. Ardından da cenaze namazına geçildi. Her zaman protokole sırtını dönmüş bir büyük şairin cenaze namazı da protokol kurallarından uzaktı. Cemaati onun ruhunun ve karakterinin iz düşümü gibiydi : Sessiz, mütevazı ve hüzünlü. Hüznümüz büyüdükçe büyüdü ama sükûneti bozmaya kimsenin cesareti yoktu. Şahzadebaşı Camii’nin haziresinde bir çınar ağacın altında ebedi istirahatine çekilen büyük Üstad’la sessizce vadalaştık. Ondan geriye Diriliş Nesli’ne şu sözler kaldı:

    “…Sen, derinliği öylesine yüklen ve getir ki, her insan bu derinliği kendi derinliği sansın, şuuraltında bir umut buğusu, gerçek insana bir gün rastlayacağı güvenini kaynatıp dursun. Senin derinliğinden topluma boz bulanık öyle bir cemre düşsün ki, gözüyle görmese, kulağıyla işitmese, eliyle tutmasa bile gerçeğin var olduğunu, kubbelerde çınladığını, kemerlerde bir örgü olduğunu duysun ve sezsin insan. Namazda, oruçta, zekâtta, hacda, hac yollarında derinleş. Akşam vakti, güneşin batışında paniğe kapılan kuşların çığlıklarında, sabah, dağ doruklarında günün huzurunu getiren yumuşak ışıkların gümüşsü tüylerinde derinleş. Müslüman, şuurlaş. Çileleş ve şuurlaş…”

     

    Şehzadebaşında Gün Doğmadan

    Yerleşecek yer aramak
    Camiinin avlusunda
    Soğuk bir taşa oturmak
    Gün doğmadan Şehzadebaşında

    Başı avuçlara almak
    Kuşlarınkanatlarını toplamak
    Gecenın çatıkatından
    Gün doğmadan Şehzadebaşında

    Yoldan geçen birkaç çocuk
    Kubbeyi tutan aydınlık
    Mezarlarda yeni sesler
    Gün doğmadan Şehzadebaşında

    Lale gibi çeşmeleri
    Menekşeden sebilleri
    Türbeleri bir şellale
    Gün doğmadan Şehzadebaşında

    Külahıyla yunus Emre
    Sarığıyla Akşemseddin
    Kavuğuyla Mimarsinan
    Gün doğmadan Şehzadebaşında

    Tek başına veli ağaç
    Dallarıyla taşır göğü
    Köklerine bağlı Toprak
    Gün doğmadan Şehzadebaşında

    Kafdağından daha yüksek
    Çin Seddinden daha uzun
    İçimizde med ve cezir
    Gün doğmadan Şehzadebaşında

    Gün doğmadan şehzadeler
    Ellerinde meşaleler
    Şehzadebaşını gezerler
    Gün doğmadan Şehzadebaşında

    Çin Halkından kafileler
    Katır sırtında geçerler
    Kıra kıra kemanları
    Gün doğmadan Şehzadebaşında

    Kızaran ufka selam
    Süleymaniyeden Beyazıttan
    mutlaka olmak isterim
    Gün doğmadan Şehzadebaşında

    Gün de doğar gün de doğar
    Bir gün mutlaka gün doğar
    Gün doğmadan neler doğar
    Gün doğmadan Şehzadebaşında

    Macaristan Karakoç’u Kan İçinde Güneş şiiriyle yolcu etti
    • -Macaristan Büyükelçisi ve Macar Kültür Merkezi Sezai Karakoç’u “Kan İçinde Güneş” şiiriyle uğurladı. Macaristan Büyükelçisi ve Liszt Enstitüsü Macar Kültür Merkezi şair, yazar ve fikir adamı Sezai Karakoç’un vefatı dolayısıyla sosyal medya hesabından paylaşım yaptı. Macaristan Büyükelçisi Viktor Mátis, “Sezai Karakoç: Kan İçinde Güneş şiirini okumanızı tavsiye ediyorum. Rahat uyusun” ifadelerini kullandı. Liszt Enstitüsü Macar Kültür Merkezi ise “Dün aramızdan ayrılan şair, yazar, düşünür ve siyasetçi Sezai Karakoç’u, ‘1956 Macar İhtilali ve Özgürlük Savaşı’ sonrası 1957’de kaleme aldığı ‘Kan İçinde Güneş’ şiiriyle uğurluyoruz.” Devamında ise; “Karakoç, 1970’te ‘Sürgündeki Hür Macarlar Birliği’ tarafından gümüş madalya ile ödüllendirilmişti” ifadelerine yer verdi.

    23 YAŞINDAYKEN YAZDI

    • Sezai Karakoç 23 yaşındayken, Sovyetlerin Macaristan ve Polonya’yı işgal ederek masum insanları katletmesi üzerine “Kan İçinde Güneş” şiirini yazmıştır. Bu şiir, bir nevi itiraz şiiridir. Karakoç’a bu şiiri yazdıktan sonra 1956 Macar İhtilali ile ilgili eserler yazan diğer Türk yazarlarla beraber bir berat verilmiş. Macaristan’ın dışında yaşayan ülkelerinin bağımsızlığı için çalışan grubun Başkanı Prof. Dr. Tóth Imre’den ‘’Takdir Beratı’’ alan Karakoç, Berat yanında madalya da takdim edilmesine rağmen madalyayı almamıştı. (Bu belgeyi bana ulaştıran sevgili Dilber Dural’a teşekkür ediyorum) 
    Ayşe Olgun
    • Website

    Erzurum’da doğdu. İlkokulda resimle, lise yıllarında yazıyla, üniversitede şiirle kendini anlattı ve bol bol gezip, fotoğraf çekti. İlkokulda dedektif, ortaokulda yazar, lisede dünyayı gezmeyi hayal etti. 1996 yılından bu yana gazetecilik yapıyor: yazıyor, çiziyor, araştırıyor, geziyor. Kültür Sanat yazılarıyla 2014 yılında Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Kültür Sanat Basın Ödülü'nü, 2018 yılında ise yaptığı röportajlarla ESKADER Kültür Sanat Ödülleri'nde Yılın Basın Ödülü'nü aldı.

    Related Posts

    Bahçedeki Sırlar Ankara’da çiçek açtı

    Ağustos 18, 2025

    Türk ressamları Anadolu’da

    Ağustos 18, 2025

    Batı’dan görülen İstanbul hikayesi bir başka

    Şubat 10, 2025
    View 3 Comments
    3 yorum
    1. Mehmet Murat Payam on Aralık 5, 2021 4:10 pm

      Ayşe hanım merhaba,
      Mümin Çevik ile röportajınızı okudum, elinize sağlık çok güzel olmuş. Konyalı Vehbi Efendinin Hulasatul Beyan tefsirini okumuş ve tefsirdeki tashih noktalarını not almıştım. Mümin Çevik Beyefendi ile bunları paylaşmak istiyorum. Acaba kendisine ulaşmamda yardımcı olabilir misiniz. Selam ve saygılarımla, sağlıcakla kalınız.
      Doç. Dr. M. Murat Payam
      Adıyaman Üniversitesi
      05053541244

      Reply
      • Ayşe Olgun on Aralık 5, 2021 8:21 pm

        murat bey merhaba
        beğenmenize sevindim. mümin bey bir dönem yurt dısındaydı. yarın kendisini arayıp iletisim bilgilerinizi vereyim ya da kendisi uygun görürse kendisinin iletisim bilgilerini size ileteyim.
        selamlarla
        ayşe o.

        Reply
    2. Mehmet Murat Payam on Aralık 13, 2021 11:33 am

      İlginiz için teşekkür ederim.
      Saygılarımla,
      M. M. Payam

      Reply
    Leave A Reply Cancel Reply

    İlginizi Çekebilir!
    Bahçedeki Sırlar Ankara’da çiçek açtı
    Ağustos 18, 2025
    Türk ressamları Anadolu’da
    Ağustos 18, 2025
    Hafıza Odası’nda Gazze Anısı
    Ağustos 18, 2025
    Batı’dan görülen İstanbul hikayesi bir başka
    Şubat 10, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest
    • Hakkımda
    • İletişim
    • Gizlilik Politikası
    © 2025 Ayşe Olgun

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.